Bence Immanuel Kant’ın mutlak emir yasalarından bir tanesi bu soruyla örtüşüyor: “Öyle davran ki, insanlığı hem kendinde hem diğer insanların her birinde daima bir amaç olarak gör ve katiyen bir araç olarak kullanma”. Çünkü ihtiyaçlarımız ve isteklerimizle birlikte partnerimizin bunları karşılama yeteneği ve isteği sürekli değişir. Bu yüzden Kant’ın yasasına, herhangi bir koşuldan bağımsız olarak eylemlerimizi ve beklentilerimizi her an yönlendiren bir ilke veya prensibe ihtiyaç duyarız.
Aristo ve diğer filozoflar gibi Kant da “mutluluğu” nihai amaçlardan biri olarak görmüştür. Onun mutlak emir anlayışına göre insanlar özgür iradeye sahip ihtiyatlı, özerk ve mantıklı varlıklardır. Bir başka deyişle, bizi mutlu eden şey başka birine zarar veriyorsa (örneğin hırsızlık yapmak) veya acil bir durumdaysak (mesela kalp krizi) mutlak emir uygulanamaz. Elbette bu, çok karmaşık bir konu. Kısaca söylemek gerekirse, partnerimizden insanlığın genel nezaket ve saygı anlayışı dışında kalan ihtiyaçlarımızı karşılamasını beklememiz için, bu durumun onu da mutlu ediyor olması gerekir.
Esas ihtiyaçlarımız, beklentilerimiz ve değerlerimiz konusunda açık bir biçimde iletişim kurmanın ve ilişkide bizi mutlu edecek ortak amaçların/hedeflerin belirlenmesinin önemine devamlı değinmemin nedeni de bu. Böylece partnerimizi, kendisini değil de bizi amacımıza ulaştıran bir araca dönüştürmekten kaçınmış oluruz. Ben bu hatayı defalarca yaptım. Şimdi fark ediyorum ki, ihtiyaçlarımı ve amaçlarımı karşılarken mutsuz olan veya beni mutsuz ederek kendi ihtiyaçlarını karşılayamadığımı hissettiren biriyle birlikte olmanın hiçbir anlamı yoktur.