Aşağıdaki soru ve cevaplar Gelişim İstanbul’da gerçekleşmiş atölyemizdeki katılımcılarımız tarafından sorulmuştur:
Soru: Uzun süreli ilişki yaratamıyorum beni sessizce bırakıp gidiyorlar.
Cevap: Bunu duyduğuma çok üzüldüm. Bu senin için çok kafa karıştırıcı ve üzücü olmalı. Acaba hep aynı tip erkekleri (gelir/statü/beden açısından, duygularını ifade edebilen/edemeyen vs.) mi hayatına çekiyorsun? Yoksa bütün eski sevgililerin birbirinden farklı mıydı? Bir partnerde fiziksel/materyal, entellektüel, ilgi alanları, değerleri/hayat tarzı, psikolojik/duygusal, kreativite/tutku, spiritüel ve cinsel seviye anlamında ne istediğine dair net bir fikrin var mı? Kendi amacının ne olduğunu ve bunu eşit ve zıt bir partnerle nasıl paylaşacağını biliyor musun? Kendi ihtiyaçlarını, muhtaç duruma düşmeden ve partnerinde yetersizlik/utanç duygusu (ve kendindeki kaybetme korkusunu) uyandırmadan ifade edebiliyor musun? Bir erkeği, senden öğrenebileceği ve seninle büyüyebileceği şekilde takdir etmeyi ve değerini arttırmayı biliyor musun? Bu sayede o da seni mutlu etmek, sevmek ve sana tam anlamıyla bağlanmak için arzu duyabilir. Unutma ki, mutlu ilişkiler öylece gelişmez, becerileri öğrenmek gerekir.
Soru: Morali bozuksa eşim içine kapanıyor, onunla ilgileniyorum, konuşmak istemiyor, ilgilenmeyince bana küsüyor.
Cevap: Öncelikle eşinin morali bozukken onunla ilgileniyor olman çok şefkatli bir davranış, her ne kadar bu senin için yorucu bir durum olsa da. Onunla ilgilenmemek tabii ki de ilişkiyi iyileştirmek adına bir çözüm değil. Erkekler genelde problemleri oldukları için utanç duydukları zaman konuşmamayı tercih ederler. Çünkü yaşadığı problemleri sana ifade etmek, ona kendisini zayıf hissettirir. Daha derin/bilinçsiz bir açıdan, erkekler bunun partnerlerinin maskülen tarafını güçlendireceğini ve bu sebeple de ya yargılanacaklarını ya da eleştirileceklerini ya da istenmeyen bir tavsiye verip, problemlerini onun yerine düzeltmeye çalışacağınızı sezerler. Bu problemin üstesinden gelmek için, senin onun kendisini yetersiz/utanç hissetmeden açabilmesi adına, ucu açık sorular sormayı öğrenmen gerekiyor. Ve senin de ilgi ve şefkatli feminen enerjide kalman ve ona tavsiye verip direkt olarak yardım etmeye çalışmaman gerekiyor. Bu sebeple senin de, onun kırılgan dönemlerinde kaybetme korkusuna kapılmadan, ona zorlukları aşabileceğine dair güvendiğini göstermen gerekiyor. Böylece o senin kibar rehberliğin ve güvencen altında iyileşip, büyüyüp, öğrenebilecek.
Soru: Ömür boyu sürecek evlilik nasıl mümkün?
Cevap: Bu dileğinin olması beni çok heyecanlandırdı, çünkü bizim vizyonumuz ve misyonumuz, çiftlere hayat boyu sürdürebilir evlilikler için güçlendirmek. Bunun için birkaç anahtar var: Öncelikle çiftlerin bilinç, duygusal, cinsel, spiritüel ve anima/animus kompleksi gibi çok önemli alanlarda aynı gelişim seviyesinde olmaları gerekir. İkinci olarak birlikte öğrenmeye, iyileşmeye ve aydınlanmaya dair aralarında bir anlaşma olması önemlidir. Üçüncü olarak, aşklarını taze ve canlı tutacak, birlikte yeni oksitosin salgılayan romantik aktiviteler yapmaları gerekir. Dördüncü olarak sağlıklı bir seks hayatlarının olması çok önemlidir. Geleneksel cinsiyet rolleri, modern ve postmodern çiftler için artık geçerliliğini kaybettiğinden, bu çiftlerin ortak bir transendental amacının olması da çok önemli.
Soru: Ruh eşi nasıl anlaşılır?
Cevap: Ruh eşini bulma ve onunla birlikte olma arzunu görüyorum. Bu harika! Her bilinç, spiritüel ve anima/animus kompleksi gelişim seviyesinin kendine ait bir ruh eşi deneyimi vardır. Bir ruh eşi her zaman tezahür etmiş olan dünyadaki varlığımızın (mesela kadın ve erkek) zıt taraflarını ve tezahür etmemiş olandaki bilinçsiz tarafımızı (mesela dişil ve eril enerji ve gölge) tamamlayandır. Bu bize bir bütünlük ve tam olma hissi verir. Aynı zamanda ruh eşleri birbirlerine ayna olarak potansiyellerini ve sınırlarını da açığa çıkardıkları için, birbirlerini daha çok öğrenmeye, büyümeye, gelişmeye ve aydınlanmaya teşvik ederler (ya da diyalektik bir prosedürde farklılaşmak ve entegre olmak). Örneğin John Welwood ruh eşi için “değerli bir rakip” der, Sartre ise “cehennem başkalarıdır” cümlesini kurmuştur. Yani ruh eşleri çoğu kez birbirleriyle savaşıp tekrardan aşka dönerler. Sonuç olarak, bir ruh eşi bizim biyolojik amacımızı, -ve eğer biz ona eriştiysek- transendental amacımızı bizimle paylaşır. Böylelikle bir ruh eşi ilişkisinin üç tarafı vardır: Bir ruh eşi bizi tamamlıyor, bizi teşvik ediyor, bir ruh eşi bizimle sinerji yaratıyor ve bu sayede bütün kendi parçalarının toplamından daha büyük oluyor. Bir ruh eşini bedenimizde, kalbimizde ve zihnimizde hissederiz. Son olarak: eğer sadece bir ruh eşi/taraf ilişki içinde büyüyüp, iyileşip, aydınlanıp, ilişkinin amacını yaşıyorsa, o zaman o ruh eşi deneyimi geçecektir ve ilişki de bitecektir.
Soru: Erkeklerin ilişki içinde yönetme arzusu neden olur?
Cevap: Bu soru için teşekkür ederim. Sanıyorum ki kendini ilişkide güçsüz hissediyorsun. Eğer bir etrafına bakarsan, lider pozisyonundaki erkekler yüksek bir sosyal statüye sahiplerdir, gücü ellerinde tutarlar, en çok parayı kazanırlar VE en çekici (=doğurgan) kadınlarla birliktelerdir. Bütün bunlar onların testesteron seviyesini yükseltir ve iyi hissetmelerini sağlar. Bu durum milyonlarca (hatta trilyonlarca) senedir böyle olduğundan, genetiğimize ve kültürel mirasımıza işlenmiştir. Bütün erkekler seksi kadınlarla birlikte olmak istediklerinden, olabildiğince kendi çevrelerini yönetmek isterler. Doğal olarak erkekler kendi ilişkilerinde de yönetmeye eğilimlilerdir ve bunu çekici bulurlar (başka türlü bütün liderler bekar ya da çekici olmayan kadınlarla birlikte olurlardı). Güçlü ve olgun liderler genellikle partnerlerini dinleyebilecek ve onların ihtiyaçlarını da dikkate alabilecek, onlara bazı zamanlarda yönetici pozisyonunu bırakacak ve onları yönetmekten ise onlarla birlikte yönetebilecek kadar açık ve kendilerine güvenirler (power couples). Daha zayıf “loser men” dediğimiz erkek tipi genelde yeterli olamadıkları hissinden kaynaklı utanç duydukları için, duyarlı olup partnerlerinin ihtiyaçlarını dikkate almaktansa, partnerlerini kontrol/domine etme, görmezden gelme, manipüle ederek ve partner üzerinde güç oluşturarak denge sağlamaya çalışırlar. Bu durum kadının bu zayıf erkeği eleştirmeye başlamasıyla ve ‘erkekliğini elinden almasıyla’ daha da kötü bir durum alır ve çift Korku – Utanç Dinamiğine girer. Kadınlar genelde bir erkek üzerinde ne kadar güç sahibi olduklarının ve aslında ihtiyaçlarını karşılayabileceklerinin farkında değillerdir.
Soru: Evlilik- özgürlük ilişkisi nasıl olmalıdır? Özgür birey evlilik yürütebilir mi?
Cevap: Sorun için çok teşekkür ederim. Sanırım kendi ve partnerinin özgürlük arzusu ve bir evliliğin güvenliği arasında kalmışsın. Birçok kişi özgürlüğü bağımsızlık ve otonomi ile karıştırıyor. En nihayetinde özgürlük içsel bir durum iken, bağımsızlık ve otonomi dışsal koşullara ve şartlara bağlıdır. Bizler, herhangi bir durum karşısındaki tepkimizi seçebildiğimizde özgürlük hissini deneyimleriz. Koşullar ne olursa olsun (evli olmak da buna dahil). Özgürlüğü deneyimlememiz için başka bir şart da, biyolojik ve transendental amacımızı özgün bir şekilde yaşayabilmemize bağlıdır. Bu yüzden insanlar kendilerini en çok sağlıklı bir evlilikte özgür hissederler. Ama eğer kastettiğin bağımsızlık ve otonomi ise, daha doğrusu istediğin zaman istediğin şeyi yapma özgürlüğüyse, o zaman bir bir evliliği sürdürmek zor olabilir. Ama bu özgürlük hissi kısa süren bir ilüzyon, çünkü insanlar asla bağımsız ve otonom değillerdir. Hepimiz hayatta kalabilmek için ve duygusal ve manevi sağlığımız için başkalarına bağlıyızdır. Ve hepimizin içinde büyüme, gelişme, öğrenme ve hayat amacımızı yaşama arzusu vardır. Tabii ki bu sadece, bizimle aynı değerleri, tutkuları, hayat tarzını ve amacı paylaşan zıt ve eşit bir partnerle mümkün. İşte o zaman evliliğinde kendini tamamen özgür hissedeceksin.
Soru: Güvenli bağlanma problemi nasıl çözülür?
Cevap: Bu soru için teşekkür ederim. Sanırım kastettiğin şey, endişeli, kaçıngan ve şaşırmış/karışmış bağlanma problemlerini çözmek ve nasıl güvenli bir şekilde birine bağlanabileceğimiz. Güvenli bağlanma becerimiz çocukluk dönemimizde kırıldığı için, o dönemdeki deneyimlerimizin nasıl hala yetişkin ilişki hayatımızı etkilediğini anlamamız gerekiyor. Bu sayede onları anlamlandırıp, onlara dair içimizde bulunan acıyı tümüyle hissetmemizi ve yarattıkları sağlıksız bağlanma tipini anlamamızı sağlayabiliriz. O deneyimleri çok düzenli bir şekilde analiz ederek ve kötü biten ilişkilerimizi tekrardan içimizde yaşayarak, kendi kalıplarımızı görüp, beynimizi yeniden şekillendirebiliriz. Bunun akabinde derin olan yaramızı, bizim tecrübe ettiğimizden daha güvenli bir bağlanma stili olan biriyle ilişki yaşayarak, yaralarımızı giderebiliriz. Aynı zamanda, bu konudan bağımsız olarak düzenlediğimiz farkındalık çalışması da bunun için çok faydalı bir pratik olabilir.
Soru: İlişki içerisinde partnerlerin sahip olduğu olumsuz kodların partnere yansıması nasıl olur?
Cevap: Tam olarak soruyu anlamadım, ama sanırım sağlıklı sınırlar koymakla (partnerinin duygusal şiddetini ve zarar verici davranışını kabul etmemek gibi), ‘olumsuz bir kodu’ olan partnerinin acısı için empati kurmakla ve ona bunun üstesinden gelmek için yardım etmekle (bir drama üçgeninin parçası olan bağımlı bir kurtarıcı olmadan) ve partnerinin gerçekliğine karşı kendi duygusal tepkilerine sahiplenmek ve onları kendi gelişimin için kullanmakla ilgili.
Soru: Bencil erkeklerle karşılaşıyorum, terk ettiğim halde dönmek istiyorlar
Cevap: Sorun için teşekkür ederim. Tabii ki onlara başta verdiklerin için sana geri gelecekler, çünkü benciller. Asıl soru şu: sen neden onları hayatına çektin ve onlarla bir ilişki başladın? Seni tanımadığım için, sadece öz benlik duygunun düşük olduğuna dair spekülasyon yapabilirim. Belki de Animus kompleksin birinci ya da ikinci seviyededir, endişeli ya da endişeli/kaçıngan bir bağlanma stilin vardır ya da sağlıksız bir Enneagram 2 ‘yardımcı’ tipisindir. Eğer bunların gerçeklik payı varsa, o zaman özsaygını/ özdeğerini geliştirerek daha güvenli ve kendinden emin olabilirsin.
Soru: Kendine ve ilişkiye inanmayan erkeğe nasıl davranılır?
Cevap: Bu soruyu bizimle paylaştığın için teşekkür ederim. Böyle bir ilişkide olmak senin için çok sinir bozucu olmalı, özellikle de sen kendin kim olduğunu ve ne istediğini biliyorsan. İlk olarak kurtarmak ve yardım etmek arasındaki farkı anlamak gerek. Birini kurtarmak, o kişiyi size bağımlı yaparken, yardım etmek o kişiye kendine yardım etmesi için teşvik ettiğimizden bağımsız yapar. Bunun için senin sağlıklı sınırların ve yüksek bir özbenlik duygunun olması gerekir, ki ilişki içinde sen de onunla birlikte bağımlı olup her şeyi mümkün kılan / kolaylaştırana dönüşme. En iyi yol ona bu soruları sormak: Hayatındaki tutkuyu ve amacı bulman için ne gerekli? Bu adımları atman için sana nasıl yardımcı olabilirim? İlişkimizin ortak değerleri, amacı ve geleceği sence neler? Sence sağlıklı, sevgi dolu, sürdürülebilir ve ortak bir amacı olan bir ilişkiyi birlikte yaratabilmek için ne gibi adımlar atmalıyız?
Eğer sana iyi cevaplar veremiyorsa, kurban rolünde kalmaya ve sen tükenene kadar senin üzerinden beslenmeye devam edecek. Ya sen ya o ilişkiyi sonlandıracaksınız ve o muhtemelen beslenebileceği yeni birisini bulacak.
Soru: Bir gün arayıp bir gün aramayan erkek?
Cevap: Bu soru için teşekkür ederim. Sevdiğimiz kişi tarafından aranmayı beklerken, bizimle iletişime geçmemesi çok sinir bozucu olabilir. İlk olarak aklıma gelen şu, acaba sen ona onun tarafından her gün aranmak istediğini net bir şekilde ifade ettin mi? Belki aşk dilleriniz farklıdır ve o senin kendini güvende ve seviliyor hissetmen için onunla her gün iletişimde olmaya ihtiyac duyduğunu anlayamayabilir. Eğer seni aramamasına çok büyük tepkiler veriyorsan, kendi duygularına sahip çıkıp, bu tepkilerinin altında yatan yaralara bakabilir ve kendini daha güvende hissetmek için neye ihtiyacın olduğunu araştırabilirsin. Diğer türlü muhtaç ve bağımlı birine dönüşebilirsin, ki bu onu senden daha da uzaklaştırabilir. İlk adım, seni aramadığında sende beliren duyguları onunla paylaşman. İkinci bir adım ise, onunla onun seni aramasından ne kadar mutlu olacağını paylaşman ve seni her gün arayabileceği (ya da senin onu) bir saat belirlemeniz. Ayrıca ikiniz de bir aşk dili testi yapabilirsiniz. Böylece birbirlerinizin ihtiyaçlarını daha iyi karşılayıp, kendinizi daha değerli ve sevilmiş hissedebilirsiniz.
Soru: Kendisini geliştirmeye kapalı, dinlemeye, anlamaya ve kendini tanımaya kapalı erkek.
Cevap: Sorunu bizimle paylaştığın için teşekkür ederiz. Sanıyorum farkındalık, kognisyon, duygusal ve spiritüel anlamda daha yüksek bir gelişim seviyesindesin. Bu da sana ilişkinde yalnızlık ve karşılanmamışlık hissi verebilir. Onu kendi seviyene çekmeye çalışmak ve bu konuda ondan olumlu tepkiler alamayınca da sinirlenmek/ üzülmek çok anlaşılır bir durum. Bu üç sebepten kaynaklanabilir: Birincisi partnerin sana yetemediği için utanç duyuyor ve kendini geri çekerek ve kapatarak tepki veriyor. Eğer durum buysa ve sen ilişkini kurtarmak istiyorsan, ilk olarak onun ilişkiye getirdiği ve senin çekici bulduğun özellikleri takdir etmen gerekir ve aynı zamanda onu yargılamak yerine, onu merak ederek ve onun hakkında sorular sorarak, dünyaya onun gözünden bakman gerekir. İntegral felsefesinde şöyle deriz: “herkes kendi bakış açısından haklıdır; insanlar sadece eşit derecede haklı değillerdir.” Ve onu bir sonraki seviyeye ulaşması için destekleyebilirsin, bir sonraki bebek adımı da diyebiliriz ve böylece kendi seviyesinde daha bütünlenmiş (sağlıklı) olabilir ve hatta zamanla bir sonraki seviyeye geçebilir. Başka bir sebep de değişime karşı bağışıklığı olabilir. Birçok insanın, değişim sürecine başlayabilmesi için, önce mazeretli mazeretsiz korkularıyla ve dirençleri ile yüzleşmesi gerekiyor. Diğer türlü kendi egoları bu araştırmaya engel olur, boşa çıkarır ve sonlandırır. İstersen sana Harvard Profesörü Robert Kegan’ın “Immunity to Change” adlı kıtabındaki haritayı temin edebilirim. Üçüncü sebep ise, onun bulunduğu bilinç seviyesinin, kendi hayatında yüzleştiği zorluklarla baş edebilmek için yeterli olması. Bu da demek oluyor ki, büyümek ve öğrenmek için hiçbir sebebi yok. İnsanlar sadece iç karmaşaları (bilinç) hayatlarındaki dış karmaşayla baş edebilecek güçte olmadıkları ve zihinsel bir uyumsuzluk olduğu zaman büyür.
Soru: Tanışamama, rahat olmama
Cevap: Bu sorunu bizimle paylaştığın için teşekkür ederiz. Demek istediğin fiziksel olarak buluşup birlikte rahat olamamak mı? Bu pratik nedenlerden mi (zaman, para, uzaklık, buluşacak yer olmaması vs.) yoksa duygusal nedenlerden mi (yeterince çekici bulmama, korku, utanç, farklı beklentiler ve ihtiyaçlar) kaynaklanıyor? Belki biraz daha açabilirsin.
Soru: İki tarafın da ortak olarak birbirine çekildiği ve hazır olduğu bir ilişkiye başlamak.
Cevap: Bu soru için çok teşekkür ederiz. Böyle bir ilişkiye özlem duyduğunu hissediyorum. Fiziksel, cinsel, duygusal ve spiritüel çekicilik birçok biyolojik ve psikolojik faktörden kaynaklanır. Bu faktörler insanlara genellikle gizemli gelir. Her ne kadar bu durumu az kontrol edebilsek de, karşılıklı aşık olma şansını yüzeysel özelliklerin ötesine bakarak ve birlikte yeni ve heyecan verici şeyler yaparak yükseltebiliriz. Bir insanın aşık olmaya hazır olup olmaması, onun bağlanma stili ve duygusal sağlığı ile alakalıdır. Bir bağlanma stili testi çözebilirsin, partnerinin ve kendinin anima/animus kompleks seviyesini bulabilirsin ve/ ya da bu dört soruyu cevaplayabilirsin: bir ilişkide olmayı neden istiyorum / bir ilişkide olmaktan neden korkuyorum / yalnız olmaktan neden korkuyorum / yalnız olmayı neden istiyorum?
Soru: İlişkide güven-değer sorunu
Cevap: Bu soru için teşekkür ederiz. İlişki içerisinde partnerimize artık güvenememek ve değerlerin daha fazla uyuşmaması çok korkutucu olabilir. Güven çoğunlukla içsel bir görevdir. Bu da demek oluyor ki, karşı taraf bizi yarı yolda bıraktığında, biz kendimize iyi olacağımıza dair yeterince güvenmiyoruz ve suistimal edildiğimizde sağlıklı sınırlarımız ve net değerlerimiz yok. Bu durumda da bu eksikliği ve korkuyu dışarıya yansıtıp, güvensiz, kuşkucu, kontrolcü ve muhtaç biri haline geliyoruz. Kendi değerlerinizle aynı hizada olabilmek adına, (internetten bulabileceğiniz ya da benim size temin edebileceğim) bir değerler listesinde iki partnerin de kendileri için önemli değerlerin altını çizmesi yardımcı olabilir. Bu değerler birbirinden çok farklı ise eğer, bu çözülmesi zor problemler yaratabilir.
Soru: Eleştirilmek ve değişimin sürekli karşıdan beklenmesi.
Cevap: Bu soruyu bizimle paylaştığın için teşekkür ederiz. Partnerimiz için uygun olamamak ve yeterli gelememe duygusu çok sinir bozucu olabilir. İlk olarak partnerin seni öğrenmen, gelişmen, aydınlanman ve böylece bütün potansiyelini keşfetmen için teşvik mi ediyor, yoksa seni kendi seviyesine çekip kendi çıkarları için değiştirmeye mi çalışıyor? Bunu değerlendirmek için entegral ya da daha yüksek seviyede olan üçüncü bir göz gerekebilir. Eğer senden kendi iyiliğin için değişim bekleniyorsa ve sen buna direniyorsan, sende değişime karşı bir korku ya da bağışıklık olabilir. Birçok insanın, değişim sürecine başlayabilmesi için, önce mazeretli mazeretsiz korkularıyla ve dirençleri ile yüzleşmesi gerekiyor. Diğer türlü kendi egoları bu araştırmaya engel olur, boşa çıkarır ve sonlandırır. Eğer durum buysa, neden değişimden korktuğunu araştırabilirsin. İstersen sana Harvard Profesörü Robert Kegan’ın “Immunity to Change” adlı kıtabındaki haritayı temin edebilirim. Eğer senden beklenenin kötü bir değişim olduğunu hissediyorsan, partnerinin acısı için empati ve şefkat geliştirip, dünyaya onun gözünden bakmayı deneyebilirsin. O senin gerçekliğini görebilecek kapasitede olmasa da, en azından onun seviyesinde bir bağ kurup ona yavaşça bir sonraki seviyeye çıkması için destek olabilirsin. Ayrıca daha üstlerde cevapladığım ve karşı taraftan gelen soruya da bir göz atabilirsin.
Soru: Evlilik korkum var. İlişkilerde alttan alan ve özür dileyen hep ben oluyorum: Aldatılma kaygım var ve terk edilme korkum var.
Cevap: Bu soruyu bizimle paylaştığın için teşekkür ederiz. Sanırım kendini adadığın güvenli bir ilişkide olmakla, hayal kırıklığı korkusu arasında kalmışsın. Bu sorun büyük ihtimalle yüksek kaçıngan ve çok endişeli bağlanma tipiyle alakalı. Eğer öyleyse yedinci ‘Güvenli bağlanma problemi nasıl çözülür?’ sorusuna cevabımı okumak isteyebilirsin. Belki de birinci ya da ikinci seviyede bir Animus kompleksin de olabilir, bu da senin bastırılmış eril enerjinin erkeklere yansımasıdır. Bu çatışmanın daha ılımlı bir şekli, senin kendine güvenmenle alakalı olabilir. Daha önce de belirttiğim gibi, bu içsel bir görevdir. Bu da demek oluyor ki, karşı taraf seni yolda bıraktığında, kendine iyi olacağına dair yeterince güvenmiyorsun ve suistimal edildiğinde sağlıklı sınırların ve net değerlerin yok. Bu durumda da bu eksikliği ve korkuyu dışarıya yansıtıp, güvensiz, kuşkucu, kontrolcü ve muhtaç biri haline gelebilirsin. Bunların hiçbiri aklına yatmıyorsa, ilişki içerisinde karşılanmasını istediğin ihtiyaçların ve değerlerinin listesini yapmanı ve Kosmic Address’ini araştırmanı öneririm. Bu sana kendine uygun bir partner seçmene ve onunla birlikte gelişmeni sağlayacaktır.