Birkaç sebep var. Birincisi, karşılaştığımız önemli sorunlar, onları yarattığımız zamanki düşünce veya duygu düzeyinde çözülemez.
İkincisi, tanım gereği, bilinçaltımıza neleri bastırdığımızı, beynimizin algılayamayacağı veya gelişimimizde deliklerimizin nerede olduğunu göremiyoruz ve sonra partnerimize yansıtıyoruz.
Üçüncüsü, hiç kimse Doğu ve Batı’dan tüm ilişki bilgisine sahip değildir ve varlığımızın dört boyutunda, spiritüel ve cinsel gelişim durum aşamalarında, Anima/Animus karmaşık gelişimi seviyelerinde, sağlıklı ve sağlıksız feminen-maskülen kutuplarında, bilinç gelişim aşamalarında, korku-utanç dinamiğinde, kişilik tiplerinde, kişilik bozukluklarında, bağlanma stillerinde veya bilinçdışının birçok formunda yedi çakranın hepsinde ortak yaratım konusunda sadece İntegral İlişki modelinin entegre ettiği birkaç konudur ve 200’den fazla ilişki kitabından ve 40 yıllık ilişki deneyimlerinden gelen bilgeliktir.
Dördüncüsü, tüm ilişkilerimiz içeriden sık sık göremeyeceğimiz kültürel ve sosyal bir bağlamda kurulur… Derler ki “balık en son suyu keşfeder”.
Beşinci olarak, ilişkilerimizde duygusal olarak tetiklendiğimizde, genellikle yaralı bir “çocukluk” aşamasına geriliyoruz; artık rasyonel olmuyoruz. Birkaç yıl önce, terapistime “Bu konuda yanlışsın” diye bağırmıştım ve o sakince “Ah, bunu zor yoldan yapıyoruz” diye cevaplamıştı. Son olarak, hiçbir doktor kendisi üzerinde kalp ameliyatı yapamaz. Dolayısıyla, ilişki zorlukları ile karşılaştığımızda, tamamen bilgilendirilmiş bir ilişki profesyonelinden yardım almamak, boğulurken yardım için bağırmamak gibidir.