İlişkide daha gelişmiş veya anlayışlı olan tarafın yaşadığı yaygın bir sorun bu. Genellikle partnerimizin ihtiyaçlarını, değerlerini ve dünya görüşünü anlarız ama karşı taraf bizimkini anlayıp kabul edemez. Bunun nedeni Ego’dur.
Kendi kimliğimiz ve ayrık benlik algımız, her zaman kendi bakış açısından haklı olmak ve kendini savunmak ister. Duygusal acıdan kaçınmaya çalışır ve canı yandığında diğer kişinin de acı çekmesi için çoğunlukla saldırır veya pasif agresif bir tutum takınır. Aslında bu, partnerinizin de suçu değildir. Aşk ilişkilerine özgü sorun şudur: özellikle kırılganızdır ve değerlerimiz/sözlerimizle eylemlerimiz/davranışlarımız arasındaki tutarsızlıklar apaçık ortadadır.
Bu yüzden, partnerinizin haklı olmasına izin vererek çatışmadan kaçınmaya çalışsanız,eylemlerinizle onun yaralarına dokunmasanız veya onun acılarından ve tahriklerinden etkilenmemeye çalışsanız bile, sakin kalmak ve kendi değer ve davranışlarınızla uzlaşmak giderek zorlaşır.
Örneğin; yıllar önce çok kıskanç bir kız arkadaşım vardı. Ruhani bir topluluğun üyesiydim ve burada sık sık eski kız arkadaşlarımla karşılaşır, kucaklaşır ve konuşurdum. Kız arkadaşım çok kızdı ve durumun uygunsuz, kaba ve duygusuz olduğunu ve bu davranışı bırakmamı söyledi. Onu iyi anlıyordum ve geçmişini biliyordum ama söyledikleri benim ve ruhani topluluğumun kıskançlıkla mücadele etmek ve herkese karşı sevgi beslemek gibi değerleriyle çelişiyordu. Bu noktada fark ettim ki, kendimizle aynı gelişim düzeyindeki bir partnerle birlikte olmamız gerekiyor. Onunla ilişkimiz bittikten sonra, ilişkilere gelişimsel bir bakış açısıyla yaklaşan ilk kitabım Integral İlişkiler’i yazdım.